Peki Sorumlu Kim ?
Nisan 2017
Son günlerin dikkat çeken konusu Adana’da ekmek katkı maddesinde GDO'lu soya çıkmasıydı.
Öncelikle ve önemle belirtmek gerekir ki GDO hakkındaki eksik bilgi/bilgi kirliliği haberlerinde hatalı algılanmasına yol açmaktadır.
Ülkemizde yürürlükte bulunan 5977 Sayılı Biyogüvenlik Kanunu ve dayanak yönetmelikler ile Biyogüvenlik Kurulu’nun kararları çerçevesinde yalnızca hayvan yeminde kullanılmak üzere soya ve mısırda 32 çeşit gene izin verilmiştir.
Ancak GDO’nun yapısı gereği bulaşı kaçınılmaz bir gerçekliktir. Diğer bir anlatımla hayvan yemi için ithal edilen ve izin verilen GDO içeren soyanın depolandığı alana, sonradan GDO içermeyen bir soya veya buğday vb ürün depolandığında önceki depolanmadan kalan GDO’nun bulaşması kaçınılmazdır. Bu itibarla soya, hammadde veya katkı maddesi olarak her zaman riskli bir üründür.
Katkı maddesi olarak soyanın birkaç küçük un fabrikası dışında katkı maddesi olarak kullanıldığı bilinmemektedir. Hemen tüm un fabrikaları soya ununu kullanmamaktadırlar. Un üretiminde kullanılan vitamin ve enzimler arasında soya türevi bir ürün yoktur. Kaldı ki bunların miktarı 50 Kg’de 10 gr gibi küçük oranlardadır.
Ana sorun ekmek üretiminde 50 kg’lik bir una 200-1000 gr arasında katıldığı iddia edilen ekmek katkı maddeleridir. Beyazlatıcılık veya dayanıklılık özelliği kattığı gerekçesiyle buğday ununa katılan soya unu bu gün konuşulan sorunun kaynağıdır. Ancak burada sorumluluk soya ununu üreten veya bunu ekmek yapımında kullanan fırıncı değildir. Hatta bu soya ununu ithal eden şirkette değildir. Ama soya ununu satan kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılacaktır.
Büyük bir olasılıkla söz konusu soya unu ithaldir. Bunu ithal eden şirket hem mahreçte, hem de ülkeye giriş sırasında bunun GDO içermediğine ilişkin raporu almıştır. Yani ürün resmi belgelerde GDO içermemektedir. Daha sonra bu ürünü başka bir tacir satın almış ve soya unu haline getirmiş veya soya unu olarak almış ve tüketicilere satmıştır. İşte burada ortaya çıkan GDO, gıdada GDO’da 0 tolerans ilkesi gereğince adli soruşturma konusu olmuştur. Yukarıda da kısaca belirttiğimiz gibi aslında soyanın içerdiği GDO’dan kimin sorumlu olduğu ana konudur. Tarafı olduğumuz benzeri olaylarda davaların nerede ise tamamı soya ununu satan veya kullanan kişiler aleyhine açılmaktadır. Bu nedenle yapılacak olan yargılamalarda 5977 sayılı yasanın 15.maddesinde belirtilen 5-12 yıl, 3-7 yıl ,4-9 yıl gibi cezalar istenilmektedir. Ama şunu söylemek gerekir ki bu suçlamadan kurtulmak mümkündür. Çünkü söz konusu suç ancak kast ile işlenebilir. Ayrıca alınan numunelerin analizlerinin yapıldığı laboratuvarların ölçüm limitleri, kullanılan kitler, analiz sonuçlarının hatalı yorumlanması gibi yan etkenler kovuşturmaya yer olmadığına veya beraat kararlarına dayanak olmaktadır. Unutulmaması gereken GDO’nun kendine özgü bir hukukunun bulunduğudur. Gerçekten de böylesi teknik bir konu savcı ve hakimlerin bilgi eksikliği, sonucu bilirkişilerin omuzlarına, daha önemlisi bilgi ve yeteneklerine bırakmaktadır. Bu da en büyük tehlikelidir. Çünkü her gıda mühendisi GDO konusunda uzman değildir. GDO HUKUKU içinde yer alan hukuk kuralları ve yorumları bilgilerinin dışında olduğundan, birçok raporda yargılanan kişinin cezalandırılmasına yönelik yorumlar ortaya çıkmaktadır. Kamuoyundaki GDO algısı büyük bir olumsuz ön yargı yaratmıştır.
Bu itibarla GDO suçlaması ile karşılaşan kişilerin konunun teknik ve hukuksal boyutlarını adli yargıya doğru anlatmaları zorunludur. Nisan 2017